Hızlı nüfus artışı, göç ve çarpık kentleşme diğer bazı ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir sorun olmuştur. Nüfusun büyüklüğü, artış hızı, yaş dağılımı, doğum ve ölüm oranları gibi demografik bilgiler değerlendirildiğinde Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren ülke nüfusu artış hızı değişmekle birlikte sürekli artmaktadır ve Türkiye İstatistik Kurumu tahminlerine göre artmaya da devam edecektir.
Türkiye’de 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında nüfus, 13.6 milyon olarak tespit edilmiştir. Savaş koşullarının sona ermesini izleyen yıllarda hızlı nüfus artışı görülmüş ve 1950’li yılların ortalarında Cumhuriyet tarihinin en yüksek artış oranı olan binde 28,5’e ulaşmıştır. Sonraki yıllarda büyüme hızının bu kadar yüksek olmamasına ve son yıllarda iyice düşmesine rağmen hâlâ büyüyen bir nüfus söz konusudur. Artan bu nüfus sayısına bağlı olarak ortaya çıkan ihtiyaçların da giderilebilmesi gerekmektedir. Bu ihtiyaçların başında da besin gereksinimi gelmektedir. Tarım arazileri, besin gereksinimlerini karşılayan önemli faktörlerdendir. Cumhuriyet tarihi boyunca artan nüfusa bağlı olarak artması beklenen ekili tarım arazilerinin miktarı ise beklenenin aksine yıllar içinde azalmaya başlamıştır. Sadece 1990 yılından 2013 yılına kadar geçen sürede bile toplam tarım alanlarında ciddi bir azalma olmuştur.
Tarımsal üretimde nüfus artışı ile ters orantılı olarak gerçekleşen azalma, zaman içinde ne gibi sorunlara yol açacaktır?
Artan nüfusa bağlı olarak ihtiyaçlar karşılanamadığından yurt dışından daha fazla gıda ithalatına gidilmesi gerekecek, üretimin artması için ilaç, gübre gibi yapay yollar daha fazla kullanılacağından ürün kalitesi azalacak, birinci ünitede anlatıldığı gibi etkileri tam olarak bilinmeyen GDO’lu tarım ürünleri daha fazla tüketilmeye başlanacaktır.
Güzel ve açıklayıcı bir yazı olmuş elinize sağlık.