Hayatınızın her alanında planlı ve programlı olmanın yararlarını hepiniz görmüşsünüzdür. Ders çalışırken, arkadaşlarınızla sosyal aktiviteler yaparken belirlediğiniz bir program dâhilinde hareket etmek ve bu programa uymak hem başarınızı artıracak hem de zamanı verimli kullanmanızı sağlayacaktır. Devletler de varlıklarının devamını sağlamak, daha çağdaş ve güçlü olmak için ekonomileriyle ilgili planlar yapar. Ülkelerin ekonomik anlamda gelişmelerini sağlayan bu plan ve programlara ekonomi politikaları adı verilir. Her ülke gibi Türkiye de Cumhuriyet’in ilanından günümüze kadar geçen süreçte farklı ekonomi politikaları uygulamıştır. Şimdi de ülkemizde uygulanan ekonomi politikalarını birlikte inceleyelim.
1923-1932 Dönemi
Lozan Antlaşması’nın öngördüğü liberal (özgürlükçü) ekonomi politikalarının uygulandığı bu dönemde, tarım ve hayvancılığın geliştirilmesine önem verilmiş, aşar vergisi kaldırılmış ve Ziraat Bankası vasıtasıyla çiftçilere kredi imkânı verilmiştir. 1923 yılında gerçekleştirilen İzmir İktisat Kongresi’nde alınan bu kararlar, 1929 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik bunalıma kadar devam etmiştir. Bu bunalım nedeniyle liberal ekonomi politikaları terk edilip devletçi ekonomi politikalarına geçilmiştir.
1932-1950 Dönemi
Bu dönemde, ülkede sanayinin gelişmesine önem verilmiştir. Ekonomi üzerinde devlet etkinliğini artırmak için 1933 yılında Sümerbank kurulmuş ve bu yıldan itibaren beş yıllık sanayi planları uygulanmaya başlanmıştır. Birinci beş yıllık sanayi planı başarıyla uygulanmış ancak İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması nedeniyle ikinci beş yıllık sanayi planı hayata geçirilememiştir. Bu dönemde yatırımın azaltılıp ekonomik kaynakların savunma amaçlı kullanıldığı savaş ekonomisi zorunlu olarak uygulanmıştır.
1950-1960 Dönemi
Ekonomide devlet etkisinin azaltıldığı bu dönem, ekonomik kalkınmanın da en hızlı olduğu dönemlerden biri olmuştur. Altyapı ile ulaşıma büyük önem verilmiş ve tarıma yapılan yatırımlar artırılmıştır.
1960-1980 Dönemi
1960 yılından itibaren bir kez daha devletçi politikaların uygulandığı Türkiye ekonomisi, 1963 yılından itibaren “Beş Yıllık Kalkınma Planları”nı hayata geçirmiştir. Birinci (1963-1967), ikinci (1968-1972) ve üçüncü (1973-1977) kalkınma planlarının uygulandığı bu dönemde, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) da kurulmuştur. Bu dönemde, Türkiye’nin dış ticaret açığı tekrar artmıştır.
1980-2001 Dönemi
Dördüncü (1979-1983), beşinci (1985-1989), altıncı (1990-1994) ve yedinci (1995-2000) ekonomik kalkınma planlarının uygulandığı bu dönemin başında ülkemiz, dış ticaret açığının da artmasıyla ekonomik kriz yaşamıştır. 24 Ocak 1980 yılında “24 Ocak Kararları” olarak adlandırılan kararlar sonucunda devalüasyona gidilmiş yani Türk lirasının yabancı paralar karşısında satın alma gücü düşürülmüştür. Hemen ardından ekonominin toparlanması için tekrar liberal politikalar benimsenmiş ve ekonomide dışa açılma süreci başlatılmıştır. Sanayi ve ticaret faaliyetlerinin geliştiği bu dönemde ekonomimiz yine de bütçe açığı vermiş ve bu açık, ürünlerin fiyatlarının artırılması yani enflasyon yoluyla giderilmeye çalışılmıştır. 1990’lı yıllarda Türkiye’nin dış borçları daha da artmış ve 1994 yılında Uluslararası Para Fonu (IMF)’ndan fazla miktarda borç alınmıştır. Ancak, alınan bu borçlar da ekonomiyi tam olarak canlandıramamış ve 2001 yılında yaşanan ekonomik kriz ile bir kez daha devalüasyona gidilmiştir.
2001 Sonrası Dönem
Sekizinci (2001-2005) ve dokuzuncu (2007-2013) kalkınma planlarının uygulandığı ve onuncu (2014- 2018) kalkınma planının da uygulanmaya başlandığı bu dönemin başında, Türkiye’de tekrar dış borçlanmaya gidilmiştir. Ekonomide devletçilik politikasının büyük oranda terk edilmesi ve özelleştirme sayesinde millî gelir artmaya, enflasyon ise düşmeye başlamıştır. Bu dönemde özellikle altyapı ve ulaşım faaliyetlerine önem verilmiştir.
Güzel yazı olmuş.