Resim (Tablo) Nasıl Okunur?

0
15590
görüntülenme
Resim (Tablo) Nasıl Okunur?
Resim (Tablo) Nasıl Okunur?

Bir tablonun karşısına geçip onu izlerken, yüzeysel de olsa duygu ve düşüncelerimizi genellikle çok güzel, etkileyici, aydınlık, karanlık, itici, çekici, değişik vs. gibi soyut kavram ve sözcüklerle o anki ruhsal yapımız ve psikolojik durumumuzla belirtiriz. Sonra devam ederiz: “Deniz harika…Ağaç müthiş, bayıldım…Figür anlamlı, tam yerine konmuş…Ya o kırmızıyı nasıl da kondurmuş oraya…” ya da şöyle de diyebiliriz: “Bu ne biçim ağaç…Denizin rengi öyle de olmaz ki…Kadına bak, yamuk, hilkat garibesi…” ve sonra: “iyi güzel de tarzım değil. Ben portre sevemem…Soyuttan hoşlanmam…Anlamam da…Karanlık renkler mi? Asla…İçimi karartır…Aydınlık mı?…Ne o cart renkler öyle, üzerime sıçrıyor…” ve sonunda bazen yüksek sesle, çoğu kez de içimizden “Bunu ben de yaparım.” diyerek cehaletimizin hangi boyutta olduğunu gösteririz.

Oysa konu hakkında birazcık bilgimiz olsa yaşam biçimimizi estetik, zevk ve duygularla zenginleştirmiş olsak; sanat tarihi, sanat akımları hakkında bilgi dağarcığımıza bir şeyler koyabilmiş olsak; sanat eserinin karşısına geçtiğimizde eveleyip gevelemeden, gülünç duruma düşmeden ve de çizmeden yukarı çıkmadan, sanatçının örneğin dışavurumcu (Ekspresyonist) tavırla kendi ruhsal dünyasını nasıl tuvale yansıttığını görebilsek… Ya da İzlenimci (Empresyonist) akımın etkisinde kalarak doğayı edindiği izlenime göre anlattığını, yani, doğrudan gerçeği, gerçek nesneyi değil de görsel olanın sanatçıda uyandırdığı izlere dayanarak eserini yarattığını…Ya da “abstre” olan Soyut sanatın ne olduğunu, insanın ruhsal ve psikolojik durumuna göre her bir zaman diliminde karşısına geçip bakılan, kişi üzerinde apayrı dünyalar yarattığını, çok bilinmeyenli bir matematik denklemi çözer gibi aklımızı çalıştırdığını ve her sözünden sonra ayrı bir tat anlam çıktığını…

Non-figüratif sözcüğünün resim dilindeki klasikleşen hâlini…Fantastik işler üreten sanatçının gerçekle bağdaşmayan hayal denizinde yüzdüğünü, Kübizmin sanat tarihinde bir parantez açtığını, Sürrealizmi delice ve dâhice yarattıklarını, post-modern sanatın uçuk kaçıklığını vs.

  Göl Nedir, Nasıl Oluşur, En Büyük Göl Hangisidir?

İşte o zaman karamelli dondurma yerken ya da üzerimize bir giysi beğenirken dile getirdiğimiz o soyut kavram ve sözcüklerle bir sanat eserini değerlendiremeyiz.

Her şeyden önce karşımızdakinin bir sanat eseri olduğunun bilinciyle onda gördüğümüz denizin, ağacın kısaca nesne ve varlıkların resminin yapılmadığını; denizin, ağacın, nesne ve varlıkların resim olduğunu anlarız. Ve yine görüş belirtirken doğru resim midir, değil midir? Kompozisyon, renkler, formlar; yani resmin kurgusu dengeli midir, özgün müdür, değil midir? Bir yerlerden etkilenilmiş midir? Ona bakarız. İşte o zaman soyut kavram ve sözcüklerle görüş belirtmeye kalkışmayız.

Portre, peyzaj, natürmort ve soyut gibi ayrımlar yaparak sanat eserine karşı beğenimizi sınırlandırmayız. Özgün bir eser olarak görür ve hevesle, beğeniyle başköşeye asarız.

Paylaş

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here