Yale Üniversitesindeki “Beinecke Nadir Kitaplar ve El Yazmaları Kütüphanesi”, 240 sayfalık bir kitabın tek kopyasına sahiptir. Bu kitabın karbon tarihi 1420’ler olarak hesaplandı, parşömen sayfalarında kıvrımlı el yazıları ve bir rüyadan alınmış gibi görünen, el yapımı resimler var. Gerçek ve hayali bitkiler, uçan kaleler, yıkanan kadınlar, astroloji şemaları, zodyak halkaları ve yüzlere sahip güneşler ile aylar metne eşlik ediyor. 24×16 santimetre olan bu kitap, Voynich el yazması olarak anılıyor ve tarihin çözülmemiş en büyük gizemlerinden birisidir. Neden mi? Hiç kimse anlamını çözemiyor. İsmi, 1912’de İtalya’da bir Jesuit kolejinde dökümana rastlayan Polonyalı kitap satıcısı olan Wilfrid Voynich‘den geliyor. Voynich el yazmasını, kolejdeki meteliksiz bir rahipten satın aldı ve Amerika’ya getirdi.
Uzmanlar, bir asrı aşkın süredir bu kitaptaki gizemi çözmeye çalışıyorlar. Kriptoglar, yazılanların gerçek bir dilin tüm özelliklerine sahip olduğunu ama daha önce görülmemiş bir dil olduğunu söylüyorlar. Gerçek görünmesini sağlayan şey ise şu; gerçek dillerde harfler ile harf grupları belirli sıklıkta ortaya çıkarlar ve Voynich el yazmasındaki dil de bir rastgele harf üreticisinde bulamayacağınız şablonlar var. Kaldı ki, görünenden daha azını biliyoruz. Harfler, biçim ve uzunluk çeşitliliğine sahipler. Bir kısmı diğer alfabelerden alınmış, fakat çoğu benzersiz. El yazması, tomara oldukça benzeyen süslemelerle dekore edilmiş. İki ya da daha fazla elle yazılmış ve resimler de başka bir elden çıkmış gibi görünüyor.
Yıllar boyunca, el yazması metniyle ilgili üç ana teori ortaya çıktı:
Birincisi; bir şifre ile gizli bir anlamı saklamak üzere tasarlanmış gizli bir kodla yazılmış olduğu.
İkincisi; dökümanın, ahmak bir alıcıdan para kazanabilmek için saçma bir şekilde yazılan hile olduğu. Bazıları, yazarın bir ortaçağ düzenbazı olduğunu düşünüyor. Diğerleri de Voynich’in kendisi olduğunu.
Üçüncü teori ise; el yazmasının gerçek bir dille, fakat bilinmeyen bir alfabeyle yazıldığını söylüyor. Belki de orta çağ bilginleri, konuşulan fakat kağıda dökülememiş bir dil için alfabe oluşturmayı deniyorlardı. Bu durumda Voynich el yazması da Paskalya Adasında icat edilen ve kültürün çökmesiyle birlikte okunmaz hale gelen rongorongo alfabesine benziyor olabilir.
Hiç kimse Voynich el yazmasını okuyamıyor olsa da, bu durum insanları tahminde bulunmaktan vazgeçirmedi. El yazmasının yeni bir yazılı dil biçimi yaratma girişimi olduğunu düşünenler, üretildiği kültürün bilgisini içeren bir ansiklopedi olabileceğini söylüyorlar. Diğerleri ise 13.yy filozofu olan ve dil bilgisinin evrensel kanunlarını anlamaya çalışan Roger Bacon tarafından yazıldığına ya da 16.yy’da simya ve kehanetlerle uğraşan, Elizabeth dönemi, sufisi John Dee tarafından yazıldığına inanıyor. Kitabın bir İtalyan cadılar meclisi ve hatta Marslılar tarafından yazıldığına dair, daha uçuk teoriler de var.
100 yıllık hüsran sonunda bilim adamları bu gizemi aydınlatabildi. İlk buluş, karbon tarihiydi. Ayrıca çağdaş tarihçiler de el yazmasının kökeninin izini 1612 yılına, Roma ve Prag’a kadar sürebildiler, yani Roma İmparatoru II. Rudolf‘tan, doktoru Jacobus Sinapius‘a aktarıldığını düşünülen zamana. Bu tarihsel buluşların yanı sıra, dil bilim araştırmacıları da el yazmasındaki kelimelerin birkaçının koşullu tanımlanmasını öne sürdüler. Kitapta Taurus‘un bir ismi olan Tauran‘ı ifade eden yedi yıldızın yanındaki harfler, Ülker adı verilen yedi yıldızı kapsayan bir takım yıldız olabilir mi? Resimlerde peygamber çiçeğinin kelimesi, Erboğa takım yıldızı olabilir mi? Belki, fakat süreç yavaş işliyor. Eğer kodunu kırabilirsek, ne bulurduk? Bir 15.yy ressamının hayali günlüğü mü? Bir takım saçmalıklar mı? Yoksa, unutulmuş bir kültürün kaybolan bilgileri mi? Siz ne düşünüyorsunuz?
Voynich el yazmasını merak edenler için aşağıda pdf halini paylaştık, inceleyebilirsiniz.