Fil, devasa büyüklükte bir hayvandır. Yine de tüm o kocamanlığını 1.000 trilyondan fazla sayıdaki mikroskobik hücreye borçludur. Canlıların en küçük ölçeklilerine baktığımızda ise milyonlarca tek hücreli canlı türü görürüz; fakat bunların pek azı çıplak gözle görülebilir. Peki neden? Neden tek hücreli filler veya mavi balinalar ya da boz ayılar yok? Bunu anlamak için hücrenin iç yapısına göz atmamız gerek. Hücresel işlevlerin çoğu işte burada gerçekleşir. Çevresi, hücrenin içine ve dışına açılan bir geçit görevi gören hücre zarıyla sınırlanmıştır. Hücrenin yararlanması gereken kaynaklar veya kurtulması gereken atık maddeler, öncelikle zardan geçmelidir. Fakat bu düzenekte biyolojik bir acayiplik vardır. Hücrenin yüzeyi ile hacmi farklı oranlarda artar. Hücreler çok değişik biçimlerde olabilirler. Ama matematiksel hesaplama için en kolayı, onları küp olarak düşünmek. Bir kübün 6 yüzü olur. Bunlar hücre zarını temsil ediyor ve yüzey alanını oluşturuyor. Her yüzü bir mikrometre yani metrenin milyonda biri kadar olan bir küp, toplamda 6 mikrometre kare yüzey alanına sahip olur. Hacmi ise 1 mikrometre küp olur. Bu da bize her 1 birimlik hacim için 6 birim yüzey alanı verir; yani 6’ya 1’lik bir oran. Fakat eğer kübü 10 kat büyütürsek, işler dramatik biçimde değişir. Kenar uzunlukları 10 mikrometre olur. Yüzey alanı 600 mikrometre kareye ve hacmi bin mikrometre kübe çıkan bu hücrede oran 0,6’ya 1 hâline gelir. Her bir birimlik hacme, bir birimden daha az yüzey alanı demektir bu. Küp büyüdükçe hacmi, yüzey alanından daha hızlı artar. İç kısım zarı aşar ve böylece hücreye hızlı giriş-çıkış yapması gereken şeyler için çok küçük bir yüzey alanı bırakır. Dev bir hücre kısa sürede atıkla dolup ölerek parçalanır. Çok sayıda küçük hücreye sahip olmanın bir başka artısı daha var. Biri yarılır, enfekte olur ya da hasar alırsa, trajedi olmaz.
Tabii sistemi aldatacak şekilde uyumlanmış olan bazı sıradışı büyüklükte hücreler de var. Örneğin bedenimizdeki en uzun hücre olan bir nöron gibi: Omurilikten ayağa dek uzanır. Uzunluğunu telafi etmek için bu hücre çok incedir; sadece birkaç mikrometre çapındadır. Bir diğer örnek ise ince bağırsakta yer alır. Villi adı verilen yapılar, burada küçük parmaklar gibi katlanmıştır. Her bir villus, çok kez katlanmış zarları olan hücrelerden oluşur. Yüzey alanlarını artırmak için mikrovilü denen minik çıkıntıları vardır.
Peki ya tek hücreli canlılar?
Caulerpa taxifolia adlı yeşil alg, 30 santime kadar ulaşabilir. Benzersiz biyolojik hileleri sayesinde, dünyadaki en büyük tek hücreli organizma olma ünvanını elde etmiştir. Yüzey alanı, yaprak benzeri bir yapı ile arttırılmıştır. Kendi besin moleküllerini birleştirmek için fotosentez yapar ve sönositiktir. Bunun anlamı, çok sayıda çekirdeği olan tek bir hücre demektir. Yani çok hücreli bir canlıya benzer ama hücreler arasında bölümleme yoktur. Yine de en büyük tek hücreli organizmaların bile limiti vardır. Hiçbiri fil, balina ya da ayı kadar büyüyemez. Ama her büyük canlının içinde trilyonlarca minicik hücre vardır. Tüm o küçüklükleri ile yeryüzünün devlerinin etrafta dolaşmasına olanak tanırlar.