BİREYSEL Emeklilik Sistemi (BES) 2003 yılından beri uygulanıyor. BES’in temelinde, vatandaşların gelecekteki yaşlılık dönemlerine hazırlanmak için birikim yapması var. Çünkü yaşlanan nüfusla birlikte emeklilik sistemlerinden faydalanan kişi sayısı artarken, çalışan başına düşen emekli sayısı da artıyor. Yani emekli sayısı artarken, çalışan sayısı aynı hızda artmadığı gibi gelişen teknolojiyle birlikte gelecekte çalışan sayısının, emekli sayısına oranının giderek azalacağı yönünde beklenti var. Bu da devlet destekli emeklilik sistemleri üzerinde büyük bir yük oluşturuyor. Gelecekte bu yükün giderek ağırlaşacağından endişe ediliyor. Gelişmiş ülkelerde bireysel emeklilik sistemleri uzun zamandır uygulanıyor. Bazılarında isteğe bağlı, gönüllü BES uygulaması söz konusuyken, bazılarında zorunlu BES sistemleri uygulanıyor. Bazılarında da aynen ülkemizdeki gibi hem gönüllü hem de zorunlu katılım uygulaması var.
Emeklilik fonlarının toplam varlık değerlerinin, gayrisafi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranı, BES’in diğer ülkelerle kıyaslanabilmesi açısından en önemli oranlardan biri olarak görülüyor. EGM’nin hazırladığı BES 2016 yılı Gelişim Raporu’na göre, sadece dört ülkede 2015 yılında bu oran yüzde 100 seviyesinin üzerine çıkabilmiş: Söz konusu oran, Hollanda’da yüzde 178, İzlanda’da yüzde 150, İsviçre’de yüzde 123 ve Avustralya’da yüzde 119 seviyesinde. Bu sıralamada Türkiye yüzde 5.5 ile alt sıralarda yer alıyor.
Nüfus giderek yaşlanıyor
Ülkemiz nüfus yapısı genç ülkelerden biri iken, hesaplamalara göre 2050 yıllarında yaşlı nüfusun oranı yüzde 20-21’lere ulaşacak. Geliri azalan ve giderek yoksullaşan bir nüfus yapısı yerine, bugünden geleceği için biriktiren ve gelecekte de hayat standardını devam ettirebilen bir yapıya doğru ilk adım olarak BES uygulamaya girdi. 2003 yılında başlayan BES’te çalışanların ödediği gelir vergisinden iade yöntemiyle yapılan teşvik, 2013 yılında sadece çalışanları değil, sisteme giren herkesi kapsayacak şekilde değiştirildi. Daha basit ve kolay bir hesaplama yöntemiyle sisteme giren katılımcıların tamamı için yüzde 25 devlet katkısı sağlandı. Bunun üst sınırı da bir yıllık brüt asgari ücret olarak belirlendi. Çalışanın katkı payı sisteme girdikten sonra, yüzde 25’lik devlet teşviki katılımcının hesabına yatırılarak, devlet katkısı fonlarına aktarılıyor.
Ülkemizde BES (gönüllü katılım) başarıyla sürdürülürken, neden ‘otomatik katılım’ uygulaması da yürürlüğe alındı? Neden çalışanların hemen hemen tamamını kapsayacak (1/1/2019’da çalışan sayısı beş ve üzerinde olan bütün işyerleri sisteme katılmış olacak) bir uygulama hedeflendi? BES ile 2016 yılı sonunda 6 milyon 627 bin 25 kişi sisteme katılmış iken, 43 milyar 733 milyon TL katılımcılar tarafından sisteme aktarılmıştı. Buradaki başarı otomatik katılım için cesaretlendirici oldu. Pilot uygulamalarda yüksek oranlı katılımlar sağlanınca da yasal hazırlıklar başladı. Otomatik katılım uygulamasına 1 Ocak 2017 tarihinde geçilmiş oldu. Kademeli olarak 1000 ve üzeri personele sahip işyerlerinden başlanarak işverenler üzerinden çalışanlar sisteme dahil edilmeye başlandı. ‘Otomatik katılım’ kapsamındaki katılımcılar için teşvik sistemi çeşitlendirildi. Gönüllü BES’teki yüzde 25’lik devlet katkısının yanında, cayma hakkını kullanmayarak sistemde kalmayı tercih eden her ‘otomatik’ katılımcıya 1.000 TL ek teşvik primi verildi. Ayrıca emeklilik dönemi geldiğinde ‘otomatik katılımcı’ eğer birikimlerini ‘yıllık gelir sigortası’ kapsamında almak isterse, birikimlerinin yüzde 5’i oranında ‘ek devlet katkısı’na hak kazanacak.
Fonların GSYH’ye oranı artacak
Otomatik katılımda ilk yedi ayın sonunda 2 milyon 584 bin 265 kişi sisteme katılırken, 755 milyon TL’si de çalışanların maaşlarından kesilerek BES yoluyla sermaye piyasalarına aktarıldı. Gönüllü BES’te ise katılımcı sayısı 6 milyon 816 bin kişiye ulaşırken 48 milyar 414 milyon TL katılımcılar tarafından sisteme aktarıldı. BES grubunun toplam birikimleri fonlar yoluyla 61 milyar 864 milyon TL’ye ulaştı. Otomatik katılımcıların birikimleri 763 milyon TL seviyesinde. Devlet katkıları BES’te 9 milyar TL iken Otomatik katılımda tahminen 2.7 milyar TL’lere yaklaşmış olmalı. Devlet katkısı ve katılımcı birikimleriyle her iki grupta toplamda 75 milyar TL’ye yakın bir birikimden söz etmek mümkün. Bu da Türkiye’nin bireysel emeklilik fonları/GSYH oranını yukarı çekmeye yolunda önemli bir potansiyeli olduğunu gösteriyor.
Güzel ve açıklayıcı bir yazı olmuş elinize sağlık.
Harika bir yazı teşekkürler.