Antik Yunan’da baş ağrıları güçlü ıstıraplar olarak düşünülüyordu. Mağdurlar ilaç tanrısı Asclepius’tan medet umuyorlardı. Eğer acı devam ederse bir sağlıkçı en iyi bilinen yöntemi uygulardı: sözde enfekte kanı boşaltmak için kafatası üzerinde küçük bir delik açmak. Trepanasyon denilen bu dehşet verici yöntem baş ağrısını genellikle çok daha kötü ve kalıcı bir sorun haline getiriyordu. Neyse ki günümüzde doktorlar tedavi için alet çantasına gerek duymuyorlar. Yine de bu tarihi ıstırap hakkında öğrenmemiz gereken çok şey var.
Baş ağrıları iki grupta incelenir; birincil baş ağrıları ve ikincil baş ağrıları. Birincil baş ağrıları, altta yatan başka bir hastalık veya rahatsızlığın semptomu değil; rahatsızlığın kendisidir. Bu baş ağrıları bildirilen vakaların %50’sini kapsamaktadır. İkincil baş ağrıları ise daha geniş biçimde açıklayabileceğimiz baş ağrılarıdır. Bunlar sağlık sorunlarından kaynaklanmaktadır. Birkaç örnek vermek gerekirse:
- Su kaybı,
- Kafeini azaltma veya kesme,
- Baş ve boyun yaralanmaları,
- Kalp rahatsızlıkları bunlardan bazılarıdır.
Doktorlar 150’nin üzerinde teşhis edilebilir tip belirlemiş ve her birine farklı semptom, sebep ve tedavi yöntemleri bulmuşlardır. Mesela çok yaygın bir örnek olan sinüs enfeksiyonunu ele alalım. Sinüsler, alnımızın, burnumuzun ve üst yanaklarımızın arkasında uzanan boşluk sistemleridir. Enfekte oldukları zaman bağışıklık sistemi o alanı ısıtır, bakteriler oraya hücum eder ve boşluklar inflamasyonla genişler. Boyun ve baştaki kaslara baskı yapar. Nosiseptör denilen acı reseptörleri uyarılır, kraniyel kan damarlarını iltihaplandıran, başta şişme ve ısıya sebep olan nöropeptit salgılanmasını başlatırlar. Aşırı hassas baş kaslarıyla birleştiğinde bu rahatsızlık acı, zonklama ve baş ağrısına sebep olur.
Tüm baş ağrıları şişmeden kaynaklanmaz. Gerilmiş kaslar ve iltihaplı hassas sinirler de baş ağrısına sebep olur. Ancak tüm vakalar bir kraniyel iritanta tepkimedir. İkincil baş ağrılarında sebep belirginken birincil baş ağrıların kökeni tam olarak bilinmemektedir. Bilim insanları, birincil baş ağrısının kendini üç farklı şekilde gösterdiğini düşünüyorlar. Bunlar:
- Uzun süren migrenler,
- Birden saplanan baş ağrıları,
- Tansiyon baş ağrısıdır.
Tansiyon baş ağrıları baş çevresinde sıkı bir bant varmış gibi bir his uyandırmasıyla bilinmektedir. Bu baş ağrıları, perikraniyel kasların hassaslığını artırarak kan ve oksijen basıncının acı vermesine sebep olur. Hastalar belirti olarak stres, susuzluk ve hormon değişikliklerini öne sürseler de bu faktörler semptomlara pek uymuyor. Örneğin aşırı su kaybı vakalarında frontal lob aslında kafatasından uzaklaşarak küçülüyor, alnın şişmesine sebep oluyor, bu da tansiyon baş ağrılarında ağrının bölgesiyle eşleşmiyor. Migrenler, dört saatten üç güne kadar sürebiliyor. Vakaların %20’sinde bu ataklar beyne elektrik akımıyla aşırı yükleme yaptıracak kadar yoğun oluyor ve bu da sinir uçlarında hiper uyarılma yapıyor. Bu durum aura denilen halüsinasyonlara sebep oluyor, feneri ışığı görmek, geometrik şekiller ve karıncalanma hissi bunlardan bazılarıdır. Başka bir birincil baş ağrısı olan bölgesel baş ağrısı tek bir gözün arkasında yanma ve batma hissiyle kendini gösteriyor, bu da göz kızarıklığı, daralmış gözbebeği ve gözde akıntıya sebep oluyor.
Baş Ağrısı İçin Neler Yapılabilir?
Tansiyon baş ağrıları ve çoğu ikincil vaka reçetesiz satılan ağrı kesicilerle tedavi edilebilir. Örneğin kraniyel şişmeyi azalmak için anti inflamasyon ilaçları kullanılabilir. Ayrıca pek çok ikincil baş ağrısı uyarıcıları, aşırı su kaybı, göz yorgunluğu ve stres önceden önlenebilir. Ancak ne yazık ki migren ve bölgesel baş ağrıları için faydalı olabilecek güvenilir bir tedavi henüz bulunamamıştır.