Yaşlandıkça, vücudumuz bu çeşitliliği keşfeden iki büyük değişiklik geçirir. Bir konuşma sesini özel kılan şey, birçok anatomik değişkenin sonucu olmasıdır, ancak çoğunlukla yaşa, vokal kortların durumuna ve gırtlak genişliğine göre değişmektedir. Gırtlak, vokal kortları ya da daha bilinen haliyle ses tellerini hareket ettiren ve bir arada tutan karmaşık bir kas ve kıkırdak sistemidir. Tiroid ve aritenoid kıkırdak arasında dizili bu iki kas, boğaz yoluyla hava taşıyan trakea borusunda açılıp kapanan elastik bir perde oluşturur. Ses telleri, nefes aldığımızda ayrılırken, konuştuğumuzda birbirleriyle çarpışırlar. Akciğerlerimiz havayı kapalı ses tellerine doğru iter, açılmalarını sağlar ve sesin çıkması için dokuyu titreştirir. Bir enstrüman çalmak için gerekli olan kasıtlı odaklanmanın aksine, konuşurken çaba harcamadan ses tonumuz değişir. Havayı daha hızlı ya da daha yavaş iterek, sırasıyla sesimizin perdesini ve şiddetini aktaran bu titreşimlerin frekansını ve genliğini değiştirir. Hızlı ve küçük titreşimler, tiz ve alçak tonlarda ses üretirken, yavaş ve büyük titreşimler derin ve ağır sesler üretir. Son olarak, kıkırdaklar arasındaki larenks kasların hareket etmesiyle, bu ses telleri iç enstrümanlarımızı sezgisel olarak çalmak için gerilebilir ve kısalabilir. Bu işlem, ilk sözcüğünüzden son sözcüğünüze kadar aynı şekildedir, ancak siz yaşlandıkça gırtlağınız da yaşlanır.
Ergenlik döneminde, sesiniz derinleşmeye başladığında, ilk büyük değişiklik de başlamış olur. Bu, gırtlağınız hacimce büyüdüğünde, ses telleri uzayarak ve ses tellerini titretmek için daha fazla yer açarak gerçekleşir. Bu uzun ses tellerinin, temel bir ses perdesi ile sonuçlanan daha yavaş ve daha geniş aralıklarla titreşimleri olur. Bu büyüme, yüksek testosteron seviyelerinin ilk olarak ses çatlaklarına ardından daha derinleşen daha gür seslere ve Adem elması adı verilen laringeal çıkıntılara sebep olduğu çoğu erkekte özellikle dramatiktir. Ergenlik dönemindeki diğer bir vokal gelişme ise, homojen dokular, üç ayrı fonksiyonel katmana ayrılan ses tellerini örttüğünde oluşur: merkezi bir kas, esnek elastin liflerine sarılmış sert bir kolajen tabaka ve mukus zarının dış katmanı. Bu katmanlar, ergenlik öncesi ses tonlarından ayıran ayrı bir tını oluşturarak nüansa ve sese derinlik katıyor.
Ergenlikten sonra yaklaşık 50 yıl boyunca çoğu insanın sesi aşağı yukarı aynı kalmakta. Ancak hepimiz sesimizi farklı bir şekilde kullanıyoruz ve sonunda da presbifoni olarak bilinen gırtlak dokularının yaşlanmasına bağlı semptomlara maruz kalırız. İlk olarak, ses tellerimizdeki kolajen sertleşir, sarılmış elastin liflerinde atrofi ve çürüme meydana gelir. Ancak azalmış bu esneklik, yıpranmış sesin ses perdesini yükseltir. Ancak menopozun hormonal etkilerini deneyimlemiş olanlarda, yüksek ses perdesi, şişmiş ses telleri ile karşı karşıya gelir ve ağırlaşır. Ses tellerinin artan kütlesi, daha derin sesler üreterek titreşimlerini yavaşlatır. Bütün bu semptomlar, daha az sağlıklı laringeal sinir uçlarına sahip olmasıyla oldukça karmaşıktır. Bu da, hassas kas kontrolünü azaltır ve hırıltılı ya da kaba bir ses üretir.
Sonuçta, bu anatomik değişiklikler sesinizi etkileyen faktörlerden sadece birkaçıdır. Ancak, iyi tarafından bakacak olursak gırtlağınız operatif arias kabiliyetine sahip, değişken monologlar ve coşkulu konuşmalarla çok iyi bir biçimde akort edilmiş bir enstrümandır.