Zaman Gerçekten Var mı?

0
1103
görüntülenme
Zaman Gerçekten Var mı?
Zaman Gerçekten Var mı?

En eski zaman ölçü birimleri doğal dünyanın döngülerini gözlemlemekti, takvimleri oluşturmak için gündüzden geceye ve mevsimden mevsime oluşan değişimlerin modelleri kullanılırdı. Daha doğru zaman ölçüsü -güneş saati ve mekanik saatler gibi- nihayetinde zamanı daha kullanışlı bölümlere ayırmak için ortaya çıkmıştı. Peki ölçtüğümüz şey aslında neydi? Zaman fiziksel olarak var olan veya sadece zihnimizde var olan bir şey miydi? İlk bakışta cevap belli olabilir- tabii ki zaman var olan bir şey; sürekli etrafımızda gelişiyor ve zamansız bir evren düşünmesi çok zor. Fakat zaman anlayışımız Einstein sayesinde karmaşıklaştı.

İzafiyet teorisi zamanın herkes için ilerlediğini ancak farklı durumlardaki insanlar için hep aynı hızda ilerlemediğini söyler, tıpkı ışık hızına yakın hızla yol alan veya süper kütleli bir kara deliğin yörüngesinde dönen cisimler gibi. Einstein zamanın genleşmesini uzay-zamanı tanımlamak için bunu uzayla bağdaştırarak çözdü, uzay-zaman bükülebilirdi ancak sürekli, öngörülebilir yolda hareket ediyordu. Einstein’ın teorisinin zamanın evrenin dokusuna örüldüğünü doğruladığı görülüyor. Fakat tam olarak çözemediği büyük bir sorun var: Neden uzayda herhangi bir yönde gidebilirken zamanda sadece bir yönde gidebiliyoruz? Ne yaparsak yapalım, geçmiş her zaman inatla arkamızda duruyor. Buna “zaman oku” denir. Bir damla gıda boyası bir bardak suya damladığında içgüdüsel olarak boyanın damladan ayrılıp sonunda bardağı dolduracağını biliriz. Tam tersini izlediğinizi hayal edin. Burada zamanın geriye doğru işlediğini görüyoruz. Gıda boyasının suda yayıldığı bir dünyada yaşıyoruz, suda birleştiği bir dünyada değil. Fizikte bu, Termodinamiğin İkinci Yasası olarak tanımlanır, buna göre sistemler zamanla düzensizlik veya entropi kazanır. Evrenimizdeki sistemler düzenden düzensize doğru hareket eder, bu ise, zaman okunun yönünü tanımlayan evrenin özelliğidir. O hâlde, zaman bu kadar temel varlıksa, aynı şekilde evreni tanımlarken en temel denklemlerde de olmalı, değil mi?

  Edwin Hubble ve Evrenin Genişlediğine Dair Bulguları

Şu anda fiziği yönlendiren iki adet denklem var. Genel izafiyet çok büyük şeylerin hareketini tanımlarken, kuantum fiziği çok küçük şeyleri açıklar. Son yarım yüzyıldır, teorik fizikte en önemli amaç bu ikisini “her şeyin teorisi” temelinde bağdaştırmaktır. Birçok deneme yapılmış -henüz hiçbiri kanıtlanmamış- ve zamana farklı açılardan bakmışlardır. Şaşırtıcı bir şekilde, bir iddia sahibi olan Wheeler-DeWitt denklemi zamanı kapsamaz. Mevcut diğer her şeyin teorileri gibi bu denklem de şüpheliydi. Fakat bir düşünce deneyi olarak bu denklem veya benzeri bir zamandan yoksun denklemin doğruluğu ortaya çıkarsa bu, zaman en temel düzeyde yok demek mi oluyordu? Zaman evreni algılama şeklimizin kısıtlamalarıyla oluşan bir çeşit illüzyon olabilir miydi? Henüz bilmiyoruz ama belki de yanlış bir düşünce şekli olabilir. Zamanın temel varlık olarak var olması dışında gelişmekte olan özellik olarak da var olabilirdi. Gelişmekte olan özellikler bir sistemin bağımsız parçalarında olmayan ancak sistemde bir bütün olarak var olan şeylerdir. Her bağımsız su molekülünde gelgit yoktur ama okyanusun bütününde vardır. Bir film, aralarında akıcı, sürekli değişim olan bir dizi durağan görüntünün değişimini kullanarak zaman içinde değişim oluşturabilir. Görüntüler arasında hızlı geçişle, beynimiz durağan görüntülerin art arda gelmesinden zamanın akışını algılar. Filmin bağımsız bir bölümü zamanın akışını değiştirmez veya zamanı kapsamaz; ancak parçaların birlikte dizilişiyle ortaya çıkan bir varlıktır. Hareket gerçektir, fakat bir illüzyondur.

Paylaş

YORUM YAP

Please enter your comment!
Please enter your name here