Jeolojik afetlerden olan deprem, yer kabuğunda meydana gelen sarsıntılardır. Bunlar, yer altındaki boşlukların tavanlarının çökmesiyle gerçekleşen göçmeler ile volkanik patlamalarla veya levha hareketleriyle gerçekleşir.
Göçme depremlere daha çok karstik alanlarda rastlanır. Bunların etki alanı dardır. Büyük ölçekli afetlere neden olmaz.
Volkanik depremlere, aktif volkanların çevresinde rastlanır. Büyük Okyanus kıyıları bu tür depremlerin görüldüğü yerlerin başında gelir.
Etki alanı bakımından levha hareketleriyle gerçekleşen depremlerin olumsuz etkileri daha fazladır. Birbirine doğru hareket eden levhalar arasında biriken enerji, yer kabuğunda kırılma veya yer değiştirme şeklinde ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu enerji bazen büyük ölçekli can ve mal kayıplarına neden olur. Deprem sonucu açığa çıkan enerji, deprem dalgaları şeklinde etkisini gösterir. Deprem dalgaları P, S ve L olmak üzere üçe ayrılır. P (Primer-birincil) dalgaların yıkıcı etkisi yoktur. S (sekonderikincil) ve L (love-yüzey) dalgaları yıkıcı etkiye sahiptir.
Tektonik depremlerin görüldüğü yerler levha sınırlarıdır. Büyük Okyanus kıyıları ile Alp-Himalaya dağ kuşağında yer alan bölgeler, yeryüzünde yıkıcı depremlerin en çok görüldüğü bölgelerdir.
Yer kabuğunun derinliklerinde enerjinin açığa çıktığı yere depremin odak noktası (hiposantr), odak noktasına en yakın yeryüzündeki yere dış merkez (episantr) denir. Dış merkez, depremin en çok hasar yarattığı yerdir. Bu kesimden uzaklaştıkça depremin etkisi azalır.
Depremler odak derinliğine göre sığ, orta derinlikte ve derin depremler olarak sınıflandırılır. Yer kabuğunun 0 ile 60 km’sinde meydana gelen depremlere sığ, 60 ile 300 km arasındakilere orta derinlikte, 300 km ile 700 km derindekilere derin deprem denir. En yıkıcı depremler, sığ olanlardır.
Depremin etkisi şiddet ve büyüklük olarak ifade edilir. Şiddeti, depremden sonra meydana gelen olaylara bakılarak belirlenir. Buna göre depremler I ile XII arasında derecelendirilir.
Mercalli Cetveli olarak adlandırılan ölçeğe göre V ve daha küçük olan depremler genellikle yapılarda hasar meydana getirmez. VI-XII arasındaki şiddetlerde ise yapılarda çeşitli hasarlar görülür, arazide kırılma ve yarılmalar gerçekleşebilir.
ABD’li Prof. Charles Richter tarafından geliştirilen alete göre depremler 1 ile 9 arasında sınıflandırılmaktadır. Richter ölçeğine göre 1 ile 5 büyüklüğündeki depremler, hafif şiddette olup can ve mal kaybına yol açmaz. 5 ile 7 büyüklüğündeki depremler, orta şiddette olup depreme dayanıklı olmayan yerlerde büyük can ve mal kaybına neden olur. 7ile 9 büyüklüğündeki depremler ise çok şiddetlidir, çok büyük ölçekli yıkımlara nede olur. Bazen yer şekilleri değişir.
Depreme Karşı Alınabilecek Önlemler
Deprem önlenemeyeceği için depreme karşı bazı önlemler alınabilir. Bu önlemlerin başında yerleşim biriminin kurulacağı yer ve meskenlerde kullanılacak malzemelerin seçimi gelmektedir. Gevşek malzemelerden oluşan zeminlere, özellikle ovalara yerleşim birimi kurulmamalı, evler ana kaya üzerinde yapılmalıdır. Meskenlerde kullanılacak malzemenin hafif, esnek ve depreme dayanıklı olmasına özen gösterilmelidir. Evdeki dolaplar, duvara sabitlenmelidir. Afete hazırlık planları ve depremle ilgili tatbikatlar yapılmalıdır. İçinde sürekli kullanılan ilaçlar, ilk yardım çantası, bir miktar para, su, yiyecek, el feneri, düdük, mendil, tuvalet kâğıdı ve küçük bir radyonun bulunacağı deprem çantası hazırlanmalı; afetten sonra aile bireyleriyle nasıl iletişim kurulacağı nerede toplanılacağı önceden belirlenmelidir.
Deprem sırasında güvenli bir yer bulunup diz üstü çökülmeli, baş ve ense korunacak şekilde kapanılmalıdır. Düşmemek için sabit bir yere tutunulmalıdır. Merdivenlere gidilmemeli, balkona çıkılmamalı, asansör kullanılmamalıdır. Deprem sırasında açık alanda bulunuluyorsa enerji hatları ve direklerden, ağaçlardan, binalardan uzaklaşılmalı; açık arazide çömelerek etraf gözlenmelidir. Deniz kıyısından uzaklaşılmalıdır. Araçla hareket hâlindeyken deprem gerçekleşmişse araç yolun kenarına çekilmeli ve araçta beklenmelidir. Köprülerden ve tünelden uzaklaşılmalı, tüneldeyken deprem gerçekleşmişse araçtan çıkılarak aracın yanına çöküp baş ve ense korunmalıdır.
Depremden sonra birey, önce kendi emniyetinden emin olmalı, çevrede yardım edilebilecek kimselerin olup olmadığı kontrol edilmelidir. Evde iken deprem başlamışsa depremden sonra gaz ve su vanası kapatılmalı, deprem çantası alınarak önceden belirlenmiş buluşma noktasına gidilmelidir. Radyo ve televizyonlardan uyarılar dinlenmeli, cadde ve sokaklar boş bırakılmalı, binaların yanından geçilmemelidir.
Türkiye’de Depremsellik
Alp-Himalaya deprem kuşağında yer alan ülkemizde meydana gelen depremler, Atlantik Okyanus ortası sırtının iki tarafa doğru yayılmasına bağlı olarak Afrika-Arabistan levhalarının kuzey ve kuzeydoğuya doğru hareket etmeleriyle ilişkilidir. Ayrıca Kızıldeniz’in uzun ekseni boyunca bugün de devam eden deniz tabanı yayılması nedeni ile Arabistan Levhası kuzeye doğru itilmekte ve Avrasya Levhası’nın altına doğru dalmaya zorlanmaktadır. Bu zorlanma ile Arabistan Levhası ile Avrasya kıtası arasında kalan Doğu Anadolu’da yoğun bir sıkışma gerçekleşmektedir.
Kuzey Anadolu Fayı ve Doğu Anadolu Fayı gibi belli başlı büyük kırıkları harekete geçiren bu sıkışma milyonlarca yıldır devam etmekte günümüzde de yaşadığımız depremlerin ana nedenini oluşturmaktadır. Kuzey Anadolu Fayı 1400-1500 km uzunluğunda bir faydır. Kuzey Anadolu Fayı ile Doğu Anadolu Fayı arasında kalan Anadolu Levhası yılda 13-27 mm hızla, batıya doğru hareket etmekte ve en batıda ise sola doğru kıvrılarak Girit dalma-batma bölgesine doğru ilerlemektedir.
Arabistan Levhası’nın kuzeye doğru ilerlemesi ile Atlas Okyanusu ve Akdeniz’i Hint Okyanusu’na bağlayan eski bir okyanus yok olmaya başlamış ve böylece Arabistan Levhası ile Avrasya kıtası birbirleri ile çarpışma sürecine girmiştir. Anadolu bu çarpışma zonu üzerinde bulunmaktadır. Çarpışma sırasında Anadolu’nun doğusunda kıta kabuğu kalınlaşmıştır. Bu kalınlaşma hâlen devam etmektedir. Bu sayede Doğu Anadolu birkaç milyon yıldır yaklaşık 2000 m yükselmiştir. Günümüzden yaklaşık 5 milyon yıl önce Kuzey Anadolu Fayı ile Doğu Anadolu Fayı Karlıova’da birleşmiş, Anadolu Levhası da 100 yılda 2 metre kuzeye doğru ilerleyen Arabistan Levhası’nın sıkıştırması sonucunda, o tarihten beri batıya doğru kaymaktadır.
Afrika Levhası’nın kuzeyindeki, Akdeniz’in tabanındaki kalıntı okyanusal kabuk yaklaşık 15 milyon yıl önce Girit Adası’nın güneyinde, Avrasya Levhası’nın altına dalmaya başlamış ve dalan bölüm Manto içinde ergiyerek magmaya dönüşmüş ve bu magma tekrar yükselerek Ege Denizi’ndeki volkanik ada yayı kuşağını oluşturmuştur. Bu sürecin hâlen de devam ettiği bilinmektedir. Afrika Levhası’nın kuzeye doğru Anadolu Levhası ile Avrupa Kıtası’nın altına dalmayı sürdürmesiyle yaklaşık 100 milyon yıl sonra, Afrika kıtası ile Avrupa kıtası ve Anadolu Levhası birleşecektir. Anadolu Levhası’ndaki yaşanan bu süreç, beraberinde birçok fayın gelişmesine ve buna bağlı olarak depremlerin oluşmasına neden olmaktadır.
Harika bir yazı teşekkürler.