Hayrettin Karaca, 1922 yılında Bandırma’da doğar. Boğaziçi Lisesini 1940’ta bitirir ve edebiyatla ilgilenip kalan zamanını doğayla iç içe geçirmek ister. Ama şartlar onu iş hayatına iter ve çok başarılı bir sanayici olur. İş yaşamındaki başarısına rağmen o doğadan asla kopmaz. Konforlu evinden ayrılıp çevre köylere gider ve hasat zamanı köylülere yardım eder. Mısır soyar, döven kullanır, tarla bekçiliği yapar.
Doğaya olan tutkusu hiç bitmeyen Karaca, ellili yaşlarında Yalova’da Türkiye’nin ilk arboretumu (ağaç parkı, bilimsel amaçlarla ağaç yetiştirilen alan) olan Karaca Arboretumunu kurar. Bu ağaç parkı, 14.000 türe ev sahipliği yapmaktadır. Aynı zamanda burada Türkiye’nin tehlikedeki türleri için gen koruma merkezi de bulunmaktadır.
Hayrettin Karaca, yurt içinde doğayla baş başa kalmak için yaptığı gezilerde Türkiye’nin insan etkisinden kaynaklanan hızlı bir çölleşme tehdidinde olduğunun farkına varır. Bitki türlerinin yok olduğunu görür. Harap olmuş meralarla, kuruyan şelalelerle karşılaşır. Yangınlar yüzünden tahrip olmuş ya da tarla açmak için kesilmiş ormanlara rastlar. Doğanın bu yıkımı, her yıl Türkiye’nin Kıbrıs Adası kadar toprağını erozyonla kaybetmesine neden olmaktadır. Gözlemlediği çevre felaketleri karşısında sessiz kalamayan Karaca; yetmiş yaşında yeni bir meslek edinir, Türkiye’deki çevre çalışmalarının liderliğini üstlenir. Arkadaşı Nihat Gökyiğit’le birlikte 1992 yılında Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfını kurar. Türkiye’de çevre konusunda insanları bilinçlendirmek üzere kürsüye çıkar ve bir daha inmez. TEMA’dan önce insanlarda çevreye duyarlılık %12 iken TEMA’dan sonra %52’ye yükselir. TEMA, günümüzde Ağaçlandırma, Kırsal Kalkınma, Biyolojik Çeşitliliği Koruma ve Çölleşmeyle Mücadele projelerini yürütmektedir.
Hanoover Üniversitesi Ekoloji Profesörü Franz H. Meyer, Karaca için şunları söyler: “Şimdiye kadar hiç böylesine kişisel çıkar gütmeden kendini insanlığın yararına çalışmaya adamış birine rastlamadım.”